KIYMETSİZ(!) ÖĞRETMENİM

seyfettin karamızrak köşe yazarı

Bazen medyada veya bu mesleği yeterince tanımayanlarca ifade edilen;
“öğretmenlerin işinin çok kolay olduğu, hatta bir şey yapmadıkları, yarım gün
yattıkları” vb. haksız ve insafsız söylemler dolaşmakta. Bu haksız isnatta bulunanlar,
öğretmenlik mesleğini yakından, hakkıyla tanısalardı söylediklerinden vicdan azabı duyarlardı
sanırım.
Meslekler içinde mesai dışında en fazla çalışan ve eğitim öğretime kendi cebinden en
çok para harcayan öğretmenlerdir oysa. Öğretmen, öğrencilerine yararlı olabilmek adına başta
bilgisayar, ev interneti, kırtasiye(karton, bant tutkal, mürekkep), kaynak kitap, hatta fotokopi
giderleri vb.” birçok metaryalı kendi maaşıyla karşılamaktadır.
Birçok kişi her mesleği icra edebilir, fakat öğretmenliği herkes laikiyle yapamaz.
Çünkü bu mesleğin kendine özgü “olmazsa olmaz” ları, asla göz ardı edilemeyen “kırmızı
çizgileri” vardır. “Sevgi ve sabır liderlik, güven, doğruluk, meslek bilgisi, formasyon,
karakter, adalet, genel kültür, hoşgörü, empati, çocuk psikoloji, toplum bilimleri,
iletişim becerileri vb. öğretmenlik mesleğinin mihenk taşlarıdır. Bu kadar çok nadide özelliği
bir arada hiçbir meslekte bulamazsınız. Öğretmen insanlığı inşa eden bir mimar, bir
sanatçıdır.
O yüzden, bu görevi sürdürenlere, özlük hakları ve yeterli bir maaşın verilmesi motive
açısından çok önemlidir. Öğretmenlik mesleği için takdir edilen maaş ne kadar fazla olursa
olsun, asla harcanan emeği karşılayamaz zaten.
Bir dernek yararına ses sanatçı davet etmek istemiştik de, üç saatlik bir süre için 40 bin
TL istemişti. Peki bir öğretmenin üç saatlik emeği, bu süre kadar zaman harcamadan, devasa
paralar alan; sanatçıdan, yorumcudan, jüri üyesinden, daha mı kıymetsizdir?
Elbette daha değerlidir. Ancak, maddi karşılığı olmayan, bedeli ödenemeyen eşsiz bir
meslektir öğretmenlik. Çünkü, “öğretmenlik”, yüreğini emeğe katmak, mesai mevhumu
tanımamak, yorulmamak, karşılık beklememek, yılmamak, küsmemek, hayal kırıklığına
uğramamak demektir.
O’nlar, kokusu nadide bulunan çiçekler gibidirler. Kadir kıymet bilen, vefalı, sevgi ile
dolu yüreklerde açarlar. Zaman zaman kırılarak yerlere atılabilirler. Tanımayanlar cam kırığı,
kıymetsiz boncuk sanarak aldırmayabilir. Oysa bir pırlanta, eşsiz bir elmas hırpalansalar da
değerlerinden bir şey kaybetmezler ki. Elbet kıymetini anlayanlar bir gün yerden kaldırarak
layık oldukları yere koyarlar.
Bizler doğalgazlı sıcacık evlerimizde çayımızı yudumlarken, O’nlar hala, soba ile
ısınan mekânlarda, tavanı akan, yolu olmayan okullarda, interneti, günlük gazetesi, ekmeği
bulunmayan beldelerde özveri ile görev yapmaktadırlar.
Evine dönen birçok çalışan, yorgunluğunu dizi, maç, haber vb. izleyerek çıkartırken,
öğretmenler ertesi güne hazırlık yapmak için bilgisayarın başına geçerler. Mesai sonrası da
zamanlarını görevlerine adarlar. Saatlerce araştırır, notlar çıkartır, yazar, çizerler. Bütün bu
masrafları da kendi ceplerinden öderler.
Öğrencilerine yararlı olabilmek uğruna, evlerini, eşlerini, çocuklarını ihmal ederler.
Birçoğundan şu cümleyi duyarsınız: Öğrencilerimizle uğraşırken, kendi çocuklarımızı
sevmeye zamanımız olmadı, bir baktık ki kocaman olmuşlar.” Bu eşsiz özverinin, emeğin
hakkı ödenebilir mi?
Birileri kalkıyor; “öğretmenler yarım gün çalışıyor senenin yarısında yatıyorlar”
diye onur kırıcı laflar ediyor. Bir başkası, aldığı maaşı hak etmediğini, iki ay yattığını
vurguluyor. Bu söylemler mesleği tanımamanın acemiliği, ya da öğretmenlere duygulan
husumetin hezeyanlarıdır.
O’nlar olmazsa vatanın en ücra köşelerine kimler yenilikleri, medeniyetin nimetlerini
götürebilir, şanlı Bayrağımızı dalgalandırarak, İstiklal Marşımızı öğretebilirdi? Güzel

yurdumun dağ başlarındaki köylerinde, günlük gazete okuyamadan, internete giremeden, cep
telefonu ile konuşamadan, çarşı ekmeği yiyemeden, şebeke suyu içemeden, öğretmenden
başka kim aylarca sabredebilir?
Mesleği uğruna hayatını hiçe sayan, ailesinden, eşinden çocuklarından, kentin
imkânlarından uzak kalan, kimi zaman canından olan öpülesi ellerin emeğini nasıl
görmezlikten gelebiliriz?
Kentlerde çalışanların da ayrı bir özverisi var elbette ki. O’nlar da asla göz ardı
edilemez. Geçim sıkıntısı, ulaşım güçlüğü, kalabalık derslikler, öğrenci, veli, çevre vb.
sorunları öğretmenlerimizin önünde kocaman engeller.
Böylesine yüce, engin, eşi ve benzeri olmayan bir mesleğin birey, aile, toplum, devlet
ve dünya için değerini, güzelliğini ve önemini anlatmak mümkün müdür?
Bazen bir şeyi anlatmaya, tanıtmaya zihinler, kalemler sayfalar yetmez derler
ya. İşte öğretmenlik de böyle bir şey. Anlayabilmek ve anlatabilmek için yaşamak gerek
sanırım. O yüzden başlığıma “kıymetsiz” ifadesini yazdım. Çünkü paha biçilemezdir O’nlar,
kimileri için önemsiz olsa da.
Ülkemize yıllarca misk kokulu çiçekler yetiştiren, havasına, toprağına, suyuna emeği
karışan, hakkı asla ödenemeyen fedakâr öğretmenlerimize; takdirlerimi, saygılarımı ve
sevgilerimi gönderiyorum.
Huzurlu çalışmalar, mutluluklar diliyorum.

Haberi Paylaş