Engelli olmak bir hastalık değil bir insanlık halidir. toplumsal faktörlerin etkisiyle
engelliler, eğitim, ulaşım, fiziksel çevre ve koşulların uyumsuzluğu, rehabilitasyon alanlarının
kısıtlılığı nedeniyle, istihdama katıl amamakta, toplumsal yaşamın dışında kalmaktadırlar.
OECD verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık %15’i engelli bireylerden
oluşmaktadır. Yani dünyada 1 milyar engelli var. Bu insanların yaklaşık 200 milyonu
hayatlarını devam ettirme konusunda ciddi zorluklar yaşamaktadır.
Ülkemizde, TÜİK verilerine göre; en az bir fonksiyonunda zorluk yaşayan kişi sayısı
4 milyon 882 bin 841’dir. Ancak resmi olmayan rakamlara göre bu oranın 9 milyon olduğu
tahmin edilmektedir.
Ülkemizde, engelli yurttaşların sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlarına yönelik bazı
iyileştirilmeler yapılsa da, tüm sorunlarını çözücü düzenlemeler halen yoktur. Engelli
yurttaşlar, gündelik hayat içerisinde yer almakta zorlanmaktadırlar. Çünkü engelli
yurttaşlarımızın büyük bir kısmı evlerine kapanarak yaşamlarını sürdürmek zorundadır.
Kamusal düzenlemeler ve belediyelerin mevcut faaliyetleri, bütünlüklü bir politikanın
parçası olmaktan uzak, parçalı ve geçici çözümler olarak kalmaktadır. Türkiye’de her dört
engelliden ancak 1’i yardım alabilmektedir. AB ülkelerinde ilkokuldan sonra okulu bırakan
engelli oranı %25 tir. Bu oran İsveç’te %11’ken, Türkiye’de %60 civarındadır.
AB’de engellilerin %29,9’u yoksulluk/sosyal dışlanmışlık riski altındadır, Türkiye’de
bu oran %77,1 civarındadır. Merdivenler, yüksek kaldırımlar, yaya geçitleri, toplu taşıma
araçları engelli yurttaşlarımızın kronik sorunu olmaya devam etmektedir.
Engellilerin, her tür hizmete ulaşmadaki pozitif ayrımcılık hakları tam olarak dikkate
alınamamaktadır. Bu alanda belediyelerin ve ilgili devlet kurumlarının ortaya koyduğu
çalışmalar yetersizdir. O yüzden, çok az sayıda engelli yurttaş bu hizmetlerden
yararlanabilmektedir.
Yıllar önce Sağırlar Okulunda öğretmendim. Öğretmenler Kurulu toplantısında bir
öğretmenimiz söz alarak başından geçen bir olayı anlattı:
“Geçen gün öğrencilerimden birinin midesi bulandı. Hemen koşarak yanına gittim. Maksadım
kusma ihtimali varsa lavaboya götürmekti. Fakat birden kasıldı. Anlamıştım hemen kusacağını, lavaboya
yetiştirme imkânı kalmamıştı. Bu durumda masa örtüsü ve tabandaki halı berbat olacaktı. Hemen iki
elimi birleştirerek ağzına tuttum. Öğrencim büyüyen gözlerle bana bakarken ben “evet” şeklinde
onayladım. Bu hareketler saniyelerle olup bitmişti. Çocuk öğürerek avucuma kustu. Rahatlamıştı, fakat
korkan gözlerle bana bakıyordu. Yüzüne bakarak tebessüm ettim, O’da gülümsedi. Çok şükür halıyı ve
örtüyü kurtarmıştım, Tabi ki diğer sevindirici yönü de önemli bir rahatsızlığının olmadığıydı. Avuç
dolusu kusmuğu götürerek lavaboya boşalttım ve ellerimi yıkadım.” Dedi.
Bu konuşmaya bazı öğretmenler çok kızdılar. Bazı arkadaşların midesi bulandı.
Öğürmeye başlayanlar oldu. Hele bir bayan öğretmenimiz çok sert tepki gösterdi. “En büyük
engelin sevgisizlik olduğunu” o an anlamıştım.
Bu olay beni çok etkilemişti. Kendimi çok hoşgörülü ve sevgi kaynağı sanıyordum.
Bütün standartlarım bu olayla değişti. Sevgi deryası bu öğretmenimize çok imrendim.
Kendisini hararetle tebrik ettim. Daha sonra bu okuldan ayrıldım. Müfettiş olarak başka ile
atandım. Görev sürem boyunca eğitim içerikli her seminer ve konferansta hep bu anıyı örnek
verdim.
“Ben tek başıma ne yapabilirim ki?” düşüncesiyle hareket edersek hiçbir yere
varamayız. Biz bir toplumuz ve koordine olarak hareket etmemiz gerekiyor. Bireyler olarak
bu toplumu oluşturuyoruz ve ona karşı sorumluluklarımız var. Birbirimize destek olmalı ve
yardım elimizi her zaman uzatmalıyız.
Eğer ailemizde ya da yaşadığımız çevrede engelli insanlar varsa onlar için çeşitli
düzenlemeler yapabiliriz.
Mahalle sakinleri olarak bir araya gelip, kaldırım ve merdivenleri onların da
kullanabilecekleri şekilde şekillendirebiliriz.
Eğer önceden yapılmamışsa kaldırımlara tekerlekli ve akülü arabalar için çıkış
parkurları yapılabilir. Mahalle esnafları, dükkânlarını engelli vatandaşları da düşünerek
dekore edebilir ve kafe ile barlarda da onları rahat ettirebilecek bölümler ayarlanabilir.
Çevremizde maddi durumu yetersiz engelli insanlar varsa unutmayalım, onlar bizden
daha çok mücadele etmek zorundalar. O yüzden elimizden geldiği sürece onlara yardımcı
olalım.
“Bugün sağlıklıyız demek, hep sağlıklı olacağız anlamına gelmez. İşte bunun farkına
varan ülkelerde, engelli de olsanız, engelsiz gibisiniz. Sağlık, eğitim, adli ve sosyal alanlar
herkese göre düzenlenmiştir.”
Engelli yurttaşlara yönelik, pozitif ayrımcılık gereği kamu harcamalarının daha çok
artırılması ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Sosyal devlet olmanın ve insan haklarının gereği
bunu emretmektedir. Onun için:
-Engellilerin açık, kapsayıcı ve erişilebilir nitelikte, serbestçe seçtikleri bir işte
çalışmaları sağlamalıdır.
-Engellilerin istihdamını teşvik eden kota uygulamasına uyulmalı ve denetimler
yapılmalıdır.
-Sağlık sigortası yoluyla rehabilitasyona eşit erişimleri sağlanmalı, bu yönde atılacak
adımlar teşvik edilmelidir.
-Sosyal sigorta kapsamı genişletilmelidir. Engelli bireylerin ilaç ve medikal sarf
malzemelere, muayene ücreti, reçete katkı payı veya fark ücreti ödemeksizin ulaşmasının önü
açılmalıdır.
-İşe alım ve istihdam edilme koşullarında, çalışma koşullarında ve her hususta,
engelliliğe dair ayrımcılığa karşı mücadele edilmelidir.
-Engelliler için güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları her düzeyde artırılmalıdır.
-Eğitimden her düzeyde yararlanmaları sağlanmalı, istihdam edilebilmeleri için
kendilerine özel kontenjanlar artırılmalıdır.
-Kendileri hakkında alınacak her türlü karar süreçlerine temsil ve katılımları
sağlanmalıdır.
Engelli insanların ve bütün toplumun faydalanması adına; engelleri ortadan kaldıracak
koşullar oluşturulmalı, rehabilitasyon ve destek hizmetleri geliştirilmeli, yeterli ve kapsayıcı
politikalar sağlanmalıdır.
-Özellikle salgın tehlikesinin arttığı şu günlerde; hane içinde engelli bireyi olan ailede
çalışan bir ebeveyn kamu veya özel sektör ayırt etmeksizin salgın süresince ücretli izinli
olması sağlanmalı, risk grubu içerisinde yer alan engelli bireylere evlerinde sağlık hizmeti
verilmelidir.
-Uzaktan eğitim programlarının, görme engelli öğretmen ve öğrenci kullanıcıları için
erişilebilir duruma getirilmelidir. Eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen bireysel
eğitimlerin sanal ortamda veya evlerde bire bir verilmesi sağlanmalı ve geçim sıkıntısı
yaşayan engelli bireylere ihtiyaç duydukları gıda ve temizlik malzemesi yardımı yapılmalıdır.
İnsanlık olarak, “engelsiz bir dünya için” ivedilikle; el ele, yürek yüreğe vererek tüm
benliğimizle, engin sevgimizle bu hususta çalışmamız gerekiyor; çünkü mutlu bir yaşam
hepimizin hakkı.
Sevgiyle kalın…
Seyfettin Karamızrak