Eğitim görmemiş, okuma yazma bilmeyen, “cahil” dediğimiz kişilerin
yanlışları hoş değilse de, “kusurlarını tahsil yapmamalarına” yükleyebiliriz.
Yıllarca okumuş, yaldızlı diplomalar almış, kariyer sahibi insanların
yaptıkları; “kötülükleri, kabalıkları, hileleri, yalanları, aldatmaları” nasıl
açıklayacağız?
“Çürük bina yapıp kaliteli ve lüks tarifeden insanlara pazarlayan”,
“talaşı, soya fasulyesini kıyma diye satan”, “yoğurda kireç katan”, “kahve diye
nohut tozu pazarlayan”, “ATM lere kamera yerleştirerek emeklinin maaşını
çalan”, “yaşlıların parasını almak için yerlerde sürükleyen”, vb. insanların
tamamı tahsilli kişilerdir.
Öyleyse okumaya, ilme kötü gözle mi bakmalıyız? Elbette ki hayır. Fakat
eğitimin içinden; “değerler, ahlak, inanç vb. gibi manevi kısımlar” ayıklanırsa,
“sosyalleştirme ve kültürlenme” boyutu ihmal edilerek, “bilgi yükleme”
dediğimiz “öğretim” yönüne ağırlık verilirse, ilmin ruhu alınarak, sadece beden
kısmı inşa edilir. Ruhsuz beden de hiçbir şeye yaramaz.
Topluma can veren eğitimdir elbette ki. İnsanın yaşamında önemli bir
olgudur eğitim. Kişinin mutluluğu, milletin geleceği ve refahı bakımından özel
bir önem taşımaktadır.
Eğitim, bireyleri topluma rahat ve mutlu şekilde uyacak davranışlar
kazandırmaya, yarınların toplumuna hazır esneklikte düşünme gücü ve
becerisine sahip davranışlar kazandırmaya yarayan planlı ve kasıtlı öğretim
faaliyetlerinin tümünü içeren bir süreçtir.
Yani eğitimin amacı, bireyin davranışlarını istendik yönde değiştirmek ve
geliştirmektir.
Eğitim vicdanlara hitap edemezse, kalbe akması gereken; “merhamet,
iyilik, dürüstlük, sevgi, hoşgörü, sabır, yardımseverlik, dayanışma”, vb. pınarlar
kurutulur. Böylelikle yürekler taşlaşır, etrafını, dikenler, zehirli otlar sarar.
Zihinlere manevi duyguların şifreleri kodlanamazsa, kötülük tohumları
dal budak salarak insanların huyunu, karakterini zehirler. Böyle insanlardan hep
kötülük ve çirkinlik nehirleri akacağından, toplum denizine karışarak durmadan
bulandırır.
Neticede; “Ben dilediğimi yaparım, yaşam benim değil mi, kimse
karışamaz, bana ne başkalarından… !” gibi düşünen, kendilerini merkeze alan,
“doyumsuz, isyankâr, bencil, nefret ve kin duyan insanlar ortaya çıkar. Böyle
kalplerde, acıma, merhamet şefkat ve sevgi oluşamaz.
Bunun sonucu olarak, tahsil yapmış, mesleğinin inceliklerini iyi bilen
fakat; “organ kaçakçılığı yapan doktorlar”, bilgisayarı çok iyi kavramış ancak,
insanlığın yararına kullanmak yerine, “insanların hesaplarına girerek paralarını
çalan mühendisler”, “devletin malı deniz, yemeyen…., diye düşünen
nankörler”, “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diye düşünen
nemelazımcılar”, daha da acısı; “uyuşturucu tacirliği yapan bedbahtlar”,
“çocuk dilendiren merhametsizler”, “kadın döven, öldüren vicdansız robotlar”
vb. üretilir.
Oysa bireyin insan onuruna yakışır şekilde davranışlar kazanması,
kendisini değerli, güçlü ve sevilen biri olarak görmesi için; olumlu duyguların
etkili olduğu bilimsel ve demokratik ortamlarda, “ bilgi ve sevgi ile donatılması,
eşitlik, kardeşlik, barış, sevgi, saygı, vicdan, inanç özgürlüğü, hoşgörü,
yardımlaşma, empati, adalet duygusu, yardımlaşma, insanlara yararlı olabilme,
hakça paylaşım,” vb. kavramları kazandıracak tutarlı bilgi ile desteklenmesi
gerekmektedir.
Tutarlı bilgi; insanların, doğanın ve varlıkların çıkarını denge içinde
tutan, onların daha güzel, iyi, âdil, erdemli bir biçimde yaşamalarını sağlayan
bilgidir. Aksi durumda, bilim ve teknik insanlığın yıkımı olur. Çünkü bilimin
yüreği yoktur.
Eğitim ortamının önemli değişkenlerinden biri de sevgidir. Eğitim sevgiyi
öğretmeli ve sevgiyle yapılmalıdır.” Sevgiyi değil de, kin gütmeyi, nefreti ve
karamsarlığı öğrenen, insanlara da ancak bunları verebilir.
Hepimizin gereksinim duyduğu sevginin yeterince yaşama
geçirilebilmesi, “dinamik, özgüvenli, duyarlı, sağlıklı” nesiller yetiştirilebilmesi
için, sevgi eğitiminin de işe koşulması gerekir.
Diyeceğim o ki, “insanların mutluluğu ve toplumların refahı için”;
“bireyleri bilgi yüklenen değil merkeze alan”, “kişilikleri gelişmiş”,
“yeteneklerini kullanan”, “akılcı”, “yapıcı”, “duygu ve düşünceleri dengeli”,
“sevgi dolu”, “hoşgörülü”, “ulusal ve evrensel değerlere saygılı” şekilde
yetiştirecek eğitim ortamları oluşturulmalıdır.