ÖĞRETMENLERİN KILIK KIYAFETLERİ ÜZERİNE

seyfettin karamızrak köşe yazarı

Öğretmen Okulu’nda okurken her davranışımız ve giyim kuşamımız mercek
altındaydı. Bir ara saçım birazcık uzamıştı. Dersteyken öğretmenimiz ensemi tutarak, “yarın
öğretmen olacaksın şu saçının haline bak, neredeyse örülecek” diyerek uyarmıştı. Öğle
arasında soluğu okul berberinin yanında yerinde aldım. Üç numaraya yakın şekilde kısalttı.
Berbere gittiğimizde tarife gerek yoktu zaten. O, öğrenci tıraşının nasıl olacağını çok iyi
bilirdi.
Giyim kuşamımız da itinalıydı. Okulun devasa bir ütü hanesi vardı. Ütüsüz giyimle
boyasız ayakkabı ile gezemezdiniz. Hele bir üst sınıf öğrencisinin yanından geçerken selam
vermezseniz, ya da eliniz cebinizdeyse tokadı yerdiniz.
Anlayacağınız tüm hayatımız “iyi, örnek bir öğretmen olabilme” üzerine kuruluydu.
Diyeceksiniz ki kılık kıyafetle mi? Hayır, bilgi ve beceride, davranışlarda, kişilik kazanmakta,
sevgi ve saygıda da bu gayret ve itina vardı.
O yüzden en ufak bir ihmalimiz, mutlaka birileri tarafından uyarılırdı. Üçüncü
sınıftayken İzmirli bir arkadaşımız yaz tatili dönüşü, “İspanyol paça” bir pantolonla gelmişti
okula. O’nu hayranlıkla, imrenerek izlememiz bir gün sürmüştü. Derste bir öğretmenimiz
bunu fark etti. “Bir daha böyle görünürsen valizini toplarsın. Ya paçasını düzelt ya da bir
daha giyme” diye sert şekilde uyardı. İspanyol paçayı bir daha göremedik.
Diyeceğim, altı yıl yatılı öğretmen okulunda, her anımız denetlenerek okuduk. Her
halimizle “örnek öğretmen” olmaya gayret ettik. İlkten yadırgadığımız kuralların zamanla
temsilcisi olduk. Benimsedik ve içselleştirdik.
Son sınıfta diplomalarımızı alırken okul müdürümüz de uzun ve anlamlı bir nasihat
konuşması yapmıştı. Örneğin; “köy çeşmesine kendiniz su almaya gitmeyin. Hatta
duruma göre köyde fazla fiyakalı ve süslü elbiselerle gezmeyin. Yanlış anlaşılırsınız, köy
gençleri ile aranız açılır” vb. gibilerden ilginç örnekler vermişti.
Anlattığım 1972 li yıllardı. O yıllarda geçerli olan birçok tutum ve davranış zamanla
değişti doğal olarak. Fakat öğretmenlik mesleğini yıllarca değerli kılan şeylerden biri de;
“öğretmenlerin giyim kuşamındaki tertip, düzen, sadelik ve şıklık” olmuştur belki de.
Bizim insanımız hala giyim kuşama farklı ve daha bir değer verir ve önemser.
Bu yüzden yıllarca öğretmenlerimiz çevresinin insanlarına, velilere ve biricik
öğrencilerine, hep imrenilecek özende imaj sergilemiştir. Belki kılık kıyafet mevzuatının kimi
sıkıcı yönleri de zaman zaman can sıkmıştır. Örneğin, saç uzunluğunun gömlek yakasını
geçemeyeceği, bıyıkların ölçütleri vb. gibi detaylar.
Ancak öğretmenlerimiz, özellikle de; “Köy Enstitüsü” ve “Öğretmen Okulu”
öğretmenleri okuldan aldıkları kaliteli eğitim ve büyük bir sorumlulukla, “mesleklerinin
saygınlığını” arzuyla, azimle, titizlikle yerine getirmişler, aranan, özlenen eğitimciler
olmuşlardır..
Şimdilerde bazı öğretmen sendikalarının aldığı karar mucibince, okullarda uzun
süredir “kılık kıyafet yönetmeliği” kurallarına uyulmamaktadır. Öğretmenler bu
uygulamadan memnun gözüküyor. Ancak getiri ve götürülerinin de incelenmesi gerekir.
Sendikaların elbette ki haklı ve yerinde talepleri olacaktır. Yönetimin bu talepleri
dikkate alması, yerinde ve güzel bir düşüncedir. Ancak sendikaların, öğretmenlerin; “rahatsız
oldukları hususları bizzat bildirerek, mevzuatta uzlaşı ile bir düzenleme yapılması daha
isabetli olurdu.”
Oysa şu anda kılık kıyafet yönetmeliği tamamen devre dışı bırakılmıştır. Herkes kendi
zevkine ve tercihine göre giyinmektedir. Yarın bir yönetici bir öğretmene “mevzuata
uymayan kıyafetinden ötürü” ceza verirse, Bakanlığın tavrı kimden yana olacaktır?
Hangi konuda olursa olsun; “dayanaksız ve sonsuz bir özgürlük” zamanla sıkıntı
olur ve başka sorunlar doğurur. Sınırları belli olmayan bir uygulama her zaman sıkıntılıdır.

Umarım bu uygulama can sıkıcı olaylara sebep olmaz. Az da olsa birileri tahriklere sebep olan
aşırı uç giyim kuşamı ile bu serbestliği suiistimal etmez.
Sevgili öğrencilerimize, her okul idaresinin, forma giyme kuralı koyduğu bir ortamda,
acaba öğretmenlerimiz, okul yönetimi, kendi okullarında öğrencilerine yönelik olarak; “Bizim
giyim kuşamımızdan memnun musunuz? Bizi nasıl görmek istersiniz?” Diye bir anket
uyguladılar mı?
Diyeceğim o ki, değerli öğretmenlerimiz; velilerinin, sevgili öğrencilerinin çevrenin
ve toplumun değer yargılarını, beklentilerini, duygu ve düşüncelerini görmezden
gelmemelidir. Çünkü öğretmenin giyim kuşamındaki tercihi öğrencilerini de
ilgilendirmektedir diye düşünmekteyim.
Zira bazı öğretmenlerin “aykırı ve aşırı giyim kuşam tercihlerinden” rahatsız olan
öğrenci, veli ve eğitim çevreleri var. Bu husus önemsenmeli ve göz ardı edilmemelidir.
Burada somut örnekler vererek konuyu özelleştirip şahısları incitmek istemem. Konu şahıslar
değil, öğretmenlik mesleğidir.
Özgürlükler çok önemlidir elbette. Öğrencilerimizin sevgisini, saygısını ve beğenisini
kazanmak da bir o kadar önemlidir. Şurası da da kaçınılmaz bir gerçek ki, “şıklık ve zarafet”
saygınlığın da ön koşuludur.
Yürürlükte olduğu halde uyulmayan bir mevzuat vardır. Bir zamanlar Yalova’da
kıyafetinden ötürü Serkan öğretmenimize reva görülen çirkin muamele hayatına mal olmuştu.
Yasal dayanağı olmayan bu kılık kıyafet serbestliğine, bir makam sahibi yine can sıkıcı
müdahalelerde bulunup, öğretmenlerimizi üzebilir.
Yapılması gereken, bu uygulamanın uzlaşı ile bir an önce mevzuata bağlanmasıdır. O
zaman kimse de bir sürprizle karşılaşmaz.

Haberi Paylaş